We are beginning to receive contributions from around the world.
This is a guest blog by Ramazin Demir, submitted in Turkish
Here is a google translate: https://translate.google.com
SAVAŞLARIN ÖNLENEMEMESİ VE ULUSLARARSI ALANDA HÂKİM BİR EGEMEN GÜCÜN OLUŞTURULAMAMASI SORUNU
1.Savaşların Önlenememesi
İnsanoğlu var oldukça savaş kavramı da var olmuştur. Bunun sebepleri arasında uluslararası anlaşmazlıklar, ideolojik çatışmalar, dini olgular, ihtiyaçlar yer edinmektedir. Savaşların önlenememesinin asıl sebebi insanoğlunun devletleri kurarken devlete vermiş oldukları egemenlik hakkının uluslararası ilişkilerde oluşturulamamış olmasıdır. Yani insanoğlu devleti oluştururken devlete gerektiğinde güç kullanma, insanların uyacağı yasaları ortaya çıkarma ve suç işleyen vatandaşları cezalandırma yetkisini devlete vermiştir. Bunun yanı sıra insanlar egemenlik hakkını devlete devrederken devletin bütün vatandaşları eşit haklara sahip ve eşit bir şekilde yargılanmaları devlet tarafından garanti altına alınmıştır. Ancak uluslararası ilişkilerde böyle bir durum söz konusu değildir; çünkü uluslararası bir egemen güç tam olarak oluşturulamamış ve her devletin adil yargılanacağı uluslararası bir teşkilatta oluşturulamamıştır.
2.Uluslararası Egemen Güç Oluşturma Çabaları
Birinci Dünya Savaşı’nın acı bilançosu karşısında ülkeler savaşın önlenmesi ve bir daha asla gibi sloganlarla uluslararası bir güç oluşturma kararı aldılar. Uluslararası ilişkilerde rol oynayacak bu gücün adı milletler cemiyeti olmuştur.26 yıl süreyle Dünya milletlerine hizmet veren bu cemiyet tüm çabalara rağmen İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasını engelleyemedi. İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında barışı sağlamak maksadıyla Birleşmiş Milletler kurulmuştur. Birleşmiş Milletlerin amacı kalıcı barışı sağlamak olmasına rağmen maalesef kalıcı barış sağlanamamıştır. Birleşmiş Milletler kurulduktan bu yana birçok savaş ve çatışma dünya genelinde halen devam etmektedir. Dünya’da savaşın devam etmesinin temel nedeni uluslararası arenada oluşturulan gücün yani Birleşmiş Milletlerin yine güçlü devletlerin yani ABD, Fransa, Çin, İngiltere ve Rusya’nın güdümünde hareket edecek şekilde kurulmasında saklıdır. Birleşmiş Milletler bütün devletlerin egemen eşitlik ilkesi çerçevesinde eşit bir şekilde temsil edilmediği bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Birleşmiş Milletlere bağlı güvenlik konseyi ne yazık ki uluslararası hukukta devletlerin egemen eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde kurulmuştur. Bu kuruluş nedeni ile Dünya’da savaşların temel kaynağı olan yine bu güçlü devletlerin çıkardığı savaşalar önlenememektedir.
3.İkinci Dünya Savaşı Sonrası Artan Kutuplaşma
İkinci Dünya Savaşı sonrası yine Birinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi devletler savaş sonrası sonuçları tam olarak elde edememiş ve zaman ilerledikçe bu çerçevede kutuplaşmada artmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’nin güdümü altındaki NATO ve diğer tarafta komünizmin etkisi altında ki Rusya’nın başını çektiği, Çin, Kuzey Kore ve İran kutuplaşması oluşmuştur.
B.KALICI BARIŞIN SAĞLANMASI VE MODERN DÜNYA DÜZENİ ÜZERİNE TEORİ
1.Birleşmiş Milletler Kuruluşu’nun Feshe Edilmesi
Birleşmiş Milletlerin savaşı önleme hususunda birçok çalışma yapmış ve birçok kurallar oluşturmuştur. Ancak Birleşmiş Milletler açıkça görüldüğü üzere savaşı kalıcı olarak çözecek bir kuruluş olarak gözükmemektedir. Bunu günümüzde yaşanan Ortadoğu krizinde de açıkça görmekteyiz. Ortadoğu’da şu an için adeta post modern bir savaş gözlemlenilmekte ve bu gerginlik gün geçtikçe artmaktadır. Bu çerçevede Birleşmiş Milletlerin varlığına son vermek ve yeni bir uluslararası egemen güç oluşturmak gerekecektir.
2.Dünya Parlamentosu’nun Oluşturulması
Uluslararası hukukta geçerli olan devletlerin egemen eşitliği ilkesi oluşturulacak Dünya Parlamentosu’nda temel ilke olarak kabul edilecektir. Yani nasıl demokratik bir ülkede oy kullanılırken bütün vatandaşların oyları eşitse Dünya Parlamentosu’nda da aynı şekilde devletler eşit bir şekilde temsil edilecektir. Bu sayede hiç bir devlet kendini diğer devletten üstün görmeyecek ve diğer devletlerin haklarına saygılı davranma gereksinimi hissedecektir. Şu an dünya üzerinde yaklaşık 236 ülke vardır bunların 192’si Birleşmiş Milletlere üyedir ve devlet olarak kabul görmektedir. Oluşturulacak olan Dünya Parlamentosu’na katılım şartları olacaktır. Bu şartların ilki bir devleti devlet olarak kabul etmemizi sağlayan niteliklerin belirlendiği uluslararası hukuk kuralları geçerli olacaktır. Dünya Parlamentosu’na katılım özgür devlet iradesi ile olacaktır. Dünya Parlamentosu’na kabul edilen devletlerin hepsi 5 temsilci ile temsil edilecektir. Seçilecek temsilciler uluslararası hukuk alanında uzman kişiler seçilecek ve uluslararası geçerli hukuk fakültesi diplomasına sahip olması gerekecektir. Bu temsilciler devlet yönetimi tarafından özgür irade ile seçilecektir. Beş üyeden biri başkan olacak şekilde belirlenecektir. Dünya Parlamentosu yapılacak seçimle bir başkan belirleyecektir. Parlamento’nun kararları hiç bir iradenin etkisi altında olmadan gerçekleşecektir. Temsilciler kendi ülkelerinin lehine olacak şekilde devletlerini temsil edecektir. Parlamento’nun basit kararları nispi çoğunlukla sağlanacaktır, önemli kararları ise mutlak çoğunlukla sağlanacaktır. Dünya Parlamentosu uluslararası ilişkilerde egemen güç olarak karşımıza çıkacak ve sorunların çözümünde temel kaynak olarak görev yapacaktır. Kararları kesindir ve bir üst merci olarak başvurulacak kurum bulunmayacaktır. Kabul edilmeyen kararlar devletlerin itirazları ile tekrar oylanacaktır ve tekrar aynı karar alınırsa karar kesinleşecektir.
3.Uluslararası Anayasa’nın Oluşturulması
Dünyamızda geçmişten günümüze savaşların, anlaşmazlıkların temel sebeplerin biri de uluslararası alanda etkin olarak kullanılacak bir anayasanın mevcut olmamasıdır. Nasıl bir devlette herkesin riayet etmesi gereken hukuk kuralları mevcut ise uluslararası ilişkilerde de temel esas alınacak hukuk kuralları birleştirilerek bir anayasa oluşturulacaktır. Uluslararası hukukun kaynakları olan teamüller, uluslararası antlaşmalar, hukukun genel ilkeleri, örf ve adet hukuku oluşturulacak olan Uluslararası Anayasası’na kaynaklık edecektir. Uluslararası Anayasa daha önce kurulmuş olan Dünya Parlamentosu tarafından oluşturulacaktır. Anayasa oluşturulurken yine bir çoğunluk esasına göre kanun maddeleri kabul edilecektir. Peki, daha önce niye dünyada bir anayasa oluşturulamadı diye soracak olursak bunun temel sebebi uluslararası ilişkilerde egemen bir gücün olmaması gösterilebilir. Egemen güç olarak Dünya Parlamento’su kurulduktan sonra Uluslararası Anayasa’nın oluşturulması ve bu anayasanın oluşumunda bütün devletlerin eşit bir şekilde temsil edilerek kararlar alınması artık devletlerin uluslararası ilişkilerde temel kaynak olarak alabileceği bir sistemin kurulmasını sağlayacaktır.
4.Devletlerin Ordularının Lağvedilmesi
Ordu, bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü ya da herhangi bir askeri kuvvetin en büyük birliğidir. Ordular 4 ila 6 kolordudan oluşur. Günümüz orduları çoğunlukla en az orgeneral rütbesine haiz askerler tarafından komuta edilir. Ordunun görevi devlete karşı gelecek iç ve dış tehditlere karşı koymaktır. Buna karşın günümüzde veya geçmişte çeşitli ülkelerde ordunun yönetime el koyması da görülmüştür. Ordu, üç ana bölümden oluşur: Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri. Bazı ülkelerde bu üç bölüme ek olarak Sahil Güvenlik, Jandarma, Deniz Piyadeleri, Uzay Kuvvetleri, Deniz Hava Kuvvetleri, Hava İndirme Kuvvetleri, Özel Kuvvetler, Askeri İstihbarat, Topçu Kuvvetleri, Roket Kuvvetleri, Füze Kuvvetleri ve Askeri Tıp Servisi gibi alt bölümler de orduların bünyelerinde vardır. Orduların temel görevleri güçlü, caydırıcı ve etkin olarak dışarıdan tehdit gelmesini önlemek veya tehdit gelirse onu bertaraf etmektir. Yani ordular dışarıdan gelecek tehditlere karşı vatanın savunulması için kurulmuşlardır ama iç tehditlerin bertaraf edilmesinde de görev alırlar. Dışarıdan devletlerin bekasına karşı hiçbir tehdidin oluşmadığı düşünüldüğünde devletlerin ordu bulundurmalarına da gerek kalmayacaktır. Bu husus şu şekilde sağlanacaktır: Daha önce oluşturulmuş olan Dünya Parlamentosu’nda üye devletlerin tamamı almış oldukları radikal bir kararla aynı süre içerisinde tüm silahlı kuvvetlerini lağvedeceklerdir. Uluslararası Anayasa’da da değiştirilemez kanunlar arasında yer alarak bu husus eklenecektir. Dünya Parlamentosu’na üye devletler alınan kararla bir yıl içerisinde ordu ve tüm silahlı kuvvetlerini lağvedeceklerdir. Alınan kararla bütün üye devletler silahlı kuvvetler yanı sıra silah üretimini, silah, teçhizat ve silahlı kuvvetler adına araç ve her türlü imkânı sağlayan donanımı üretmeyi de bir yıl içerisinde bırakacaklardır. Modern Dünya Düzeni adını verdiğimiz bu sistemde devletlerin zaten silahlı kuvvetlere ihtiyacı olmayacaktır. Bunun denetimi ise aşağıda ki başlık altında açıklanacaktır.
5.Dünya İstihbarat Teşkilatı’nın Kurulması
Dünya Parlamentosu’na üye devletlerin bir yıl içerisinde silahlı kuvvetlerini ve ordularını lağvettikten sonra ilk iş olarak Dünya İstihbarat Teşkilatı kurulacaktır. Dünya İstihbarat Teşkilatı’nın temel görevleri Dünya Parlamentosu’na üye devletlerin silahlı kuvvet bulundurup bulundurmadığını incelemek ve tespit etmek, devletlerarasındaki ilişkilerde uzlaşmacı rol oynamak, üye devletlerin silah, askeri donanım ve askeri araç üretip üretmediğini denetlemek ve Dünya Parlamentosu’na üye olmayan devletlerin faaliyetlerini ve silahlı kuvvetler etkinliklerini incelemek olacaktır. Dünya İstihbarat Teşkilatı’nın kuruluşunda yine uluslararası hukukun temel ilkelerinden devletlerin egemen eşitliği ilkesi esas alınacaktır. Dünya Parlamentosu’na üye devletlerden her biri için iki temsilci ile Dünya İstihbarat Teşkilatı kurulacaktır. Üye devletlerin seçeceği temsilciler istihbarat alanında uzman kişiler olacaktır. Dünya İstihbarat Teşkilatı yıllık düzenli olarak üye devletlerin hepsini denetleyecektir. Denetleme konuları içerisinde silahlı kuvvet bulundurup bulundurmadığı, silah teçhizat ve askeri araç bulundurmadığı veya üretmediği denetlenecektir. Yıllık hazırlanan denetim sonuçları Dünya Parlamentosu’na sunulacak Parlamento duruma göre o devlet hakkında değerlendirme yapıp yapılacak oylama sonucunda yaptırım uygulanacaktır. Bu şekilde üye devletlerin her türlü askeri faaliyet yürütüp yürütmediği kontrol altına alınmış olacaktır. Dünya Parlamentosu’na üye olmayan devletler içinse istihbarat faaliyetleri yürütülecek ve gerekli tedbirler yapılacak oylama ile alınacaktır. Dünya Parlamentosu’na üye olmayan devletler ve dünyanın korkulu kâbusu terör örgütleri için ise aşağıda ki başlık altında açıklama yapılacaktır.
6.Dünya Ordusunun Kurulması
Savaşları, çatışmaları ve günümüzün en büyük sorunu terör örgütlerinin faaliyetlerini önlemek maksadıyla Dünya Ordusu kurulacaktır. Dünya Ordusu tamamen Dünya Parlamentosu’nun emri altında faaliyetlerini yürüten bir ordu olacaktır. Dünya Ordusu için Dünya parlamentosuna üye devletlerden her biri için bin(1000) profesyonel asker gönderilerek Dünya Ordusu teşkil edilecektir. Dünya Ordusu’nun temel amacı üye olmayan devletlerden gelebilecek tehditleri engellemek ve oluşan tehditleri bertaraf etmek olacaktır. Bir diğer amacı ise dünyada ki bütün terör örgütleri ile mücadele etmek olacaktır. Üye devletlerin talepleri değerlendirilerek ülkelerinde bulunan terör örgütleri ile mücadelesi Dünya Ordusu tarafından yürütülecektir. Dünya Ordusu’nun bir diğer amacı ise dünyanın herhangi bir yerinde olan doğal afet, kuraklık, kurtarma faaliyetleri, açlık ve yoksullukla mücadele faaliyetlerinde etkin rol oynayacaktır. Bu faaliyetler ülke farkı gözetmeksizin bütün ülkelere talep gözetmeksizin uygulanacaktır. Dünya ordusu her üye devletten katılan 1000 profesyonel askerle yaklaşık 200.000 askerden oluşacaktır. Dünya Ordusu dünyada tehdidin ve terör faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde teşkilatlanacaktır. Amerika kıtası, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Uzak Doğu, Avrupa ve Orta Asya bölgelerinde uygun ve tehdidin yoğun olduğu bölgelerde teşkilatlanacaktır. Dünya Ordusu’nun bütçesi Dünya Parlamentosu tarafından kararlaştırılacak ve belli oranda üye devletlerin gayri safi milli hasılalarının belli oranında ( Örneğin % 2 ) gelir ayrılarak Dünya Ordusu’nun bütçesi oluşturulacaktır. Dünya Parlamentosu’na üye devletlerinin lağvetmiş oldukları ordularından kalan her türlü silah, teçhizat, askeri araç ve gereç Dünya Ordusu’na karşılıksız teslim edilecektir.
7.Dünya Parlamentosu’na Üye Devletlerin İç Güvenlikleri ve Asayişinin Sağlanması
Dünya Parlamentosu’na üye devletler kendi ülkelerinde polis ve jandarma kolluk kuvvetleri bulundurarak iç güvenlikleri ve asayişi sağlayacaktır. Üye devletler Dünya Parlamentosu tarafından alınacak kararla nüfusa belli oranda kolluk kuvveti bulundurabilecektir. (Örneğin her 250 kişi başına 1 polis)Üye devletler ülkelerindeki kolluk kuvvetlerine aynı standartta silah ve teçhizat vereceklerdir. Bu sayede kolluk kuvvetleri diğer ülkelere bir tehdit oluşturmamış olacaklardır. Üye devletler sınır güvenliğini ise oluşturacakları sınır güvenlik kuvvetleri sayesinde yürütmüş olacaklardır yine bu kuvvetin sınıra göre oranı da Dünya Parlamentosu tarafından belirlenecektir.
8.Modern Dünya Düzeninin Avantajları
- Modern Dünya Düzeni uluslararası ilişkilerde esas alınacak bir sistem olarak ortaya konulmuştur.
- Bu sistem sayesinde uluslararası ilişkilerde anlaşmazlıklar, savaşlar ve terör örgütlerinin önüne geçilmiş olacaktır.
- Bu sistem sayesinde artık Üçüncü Dünya Savaşı olanaksızlaşacaktır.
- Bu sistem sayesinde dünyamızı tehdit eden nükleer silahların üretimi ve kullanımı yasaklanacak, ordular lağvedilecek, silah, teçhizat ve askeri araç bulundurulamayacaktır.
- Uluslararası suç işleyen kişiler hiçbir baskı altında kalmadan uluslararası mahkemelerde yargılanabilecektir.
- Dünya üzerinde silah ve askeri malzeme üretimi yasaklanacağı için terörün beslenebileceği bir kaynak kalmayacak ve terörle mücadele Dünya Ordusu sayesinde daha etkin bir şekilde yürütülecektir.
- Dünya Parlamentosu’na üye devletlerin ekonomileri herhangi bir savaş tehdidi olmadığı ve her yıl silahlı kuvvetlere harcanan milyar dolarlık savunma bütçelerinin artık harcanmasına gerek kalmayacağı için devletlerin ekonomileri gelişecektir.
- Dünyada alınan uluslararası kararlar daha demokratik bir çerçevede alınma fırsatı doğacaktır.
- Bütün devletlerin temas halinde olduğu bu sistemde uluslararası ilişkiler, uluslararası ticaret, yardımlaşma ve dayanışma gelişecektir.
- Dünya Parlamentosu’na üye devletlerin hepsi silahlı kuvvetlerinin mevcut silah, teçhizat ve donanımını Dünya Ordusu’na karşılıksız teslim edeceği için devasa büyük bir Dünya Ordusu kurulmuş olacak ve üye olmayan devletlerin tehditleri önlenmiş olacaktır.
- Modern Dünya Düzeninde devletler ilişkilerini tamamen ticari, ekonomi, kültürel, sportif ve bunun gibi alanlarda geliştirme imkânları bulacaklardır.
- Dünya üzerinde yardıma muhtaç halk, kıtlık ve kuraklık çeken ülkelere yardımlar daha hızlı ve etkin bir şekilde ulaştırılacaktır.
- Yaşanılabilir bir dünya oluşturulacak ve bir devlet diğer devletin iç işlerine sözde demokrasi götüreceğim bahanesiyle karışamayacaktır.
- Bu sistem küreselleşmenin aşırı artması sonucu uygulanabilirliği artmış bir sistem olarak karşımıza çıkar çünkü bu sistemde denetim unsuru eskiye nazaran daha pratik ve etkin olacaktır ayrıca kararlar daha hızlı alınabilecektir.
9.Modern Dünya Düzeninin Dezavantajları
- Modern Dünya Düzeni ile beraber üye devletlerin egemenlik hakları kısmen de olsa silahlı kuvvet bulundurmama ve silah, askeri malzeme üretme yasağıyla beraber kısıtlanmış olacaktır.
- Bu sistemin en riskli yanı denetim unsuru olan Dünya İstihbarat Teşkilatı’nın işini tam ve eksiksiz yapmadığı zaman ortaya çıkacaktır.
- Çünkü denetim ülkeler denetlenmediği zaman nükleer enerji ve silahlı kuvvet bulundurma diğer devletler için bir sorun haline gelecektir.
- Bu sistemde bütün devletler eşit konumda olduğu için bazı kesimler buna itiraz edebilir ve devletin devlet olma konumunu sorgulayabilir.
- Bu sistemle birlikte milliyetçilik ve vatan sevgisi gibi kavramlar artık savaşa bağlı olarak değil de ekonomiye bağlı gelişeceğinden dolayı azalabilir.
10.Modern Dünya Sistemi’ne Geçiş Teorileri
Modern Dünya Sistemine geçiş ancak dünyanın alabileceği radikal bir kararla bir devrim niteliğinde olacaktır. Bu sisteme geçiş zor olacağı gibi geçiş aşaması ancak bazı unsurların tetiklemesi ile olabilecektir. Bu sisteme geçiş ancak şu üç yolla olabilecektir;
- Günümüzde büyük ve güçlü devlet diye adlandırdığımız devletlerin savaşı önlemek adına vereceği kararla diğer devletleri teşvik ederek ve diğer kutuptaki devletleri de ikna ederek oluşturulabilecektir.
- Bu sisteme geçiş küçük ve güçsüz diyebileceğimiz ve iç işlerine sıkça karışılan ve büyük devletlerin piyonu olarak kullanılan devletlerin baskısı ve iç işlerine karışılmaması isteği üzerine kurulabilir.
- En etkili olabilecek geçiş süreci ise artık dünyada en etkili kurum olan sivil toplum kuruluşlarının savaşa hayır kampanyaları ve devlete baskı aracı olarak kullanılması ve halkın aşırı isteği üzerine bu sistem kurulabilecektir.
Ramazan DEMİR
(UNUTMAYIN HER GERÇEK BİR HAYALLE BAŞLAR.)
(Bu yazı 2016 Şubat ayında RAMAZAN DEMİR tarafından yazılmıştır.)
Google Translate: https://translate.google.com